Hayatı keşfet!

Biz kimiz?


İrlanda'da ve Türkiye'de yaşayan iki kardeş... Gündemle, hayatla ve yaptıkları seyahatlerle ilgili gözlemlerini yazıyorlar. Limanlarından ayrılıp keşfedilmeyenlere ulaşmaya çalışıyorlar.

Son yazıları okudun mu?


Yeni yazılar anında email'ine gelsin!


İletişimde kalalım!


Yılın 340 günü güneşli olan şehir: Sidney

Cemal BüyükgökçesuCemal Büyükgökçesu

Bu bilgi bazı okuyucular için çok anlamlı olmayabilir, ama 3 senedir Dublin’de yaşamış biri olarak (yılın sadece 89 günü güneşli) Sidney bir güneş cenneti. 1 haftayı biraz aşkın bir süredir Sidney’deyim (niye burada olduğumun detayını bu ve bu yazıda bulabilirsiniz), henüz havanın kapalı olduğu bir gün olmadı.

Sidney güney yarımkürede olduğundan burada yaz yeni yeni başlıyor (kuzey yarımkürenin Nisan-Mayıs’ına tekabül ediyor şu aralar) ve sıcaklıklar daha şimdiden 30 derece civarında (hatta geçen Perşembe günü 38 derece ölçülmüş). Yine de geçiş mevsimi olduğundan 2 gün arasında büyük sıcaklık farklı olabiliyor.

Screen Shot 2013-10-13 at 18.10.40

Ama değişmeyen tek şey havanın açık olması (sanırsam ilk yağmur bu gece yağacak). Bu da Sidney’i benim gibi güneşi sevenler için yaşamak için harika bir şehir yapıyor. Havanın güzel olmasının da ötesinde Sidney şehir merkezine 10 dakika mesafedeki bakir sahillerde veya dünyaca ünlü plajlarda denize girmek mümkün (şimdiden plajlar tıklım tıklım). Deniz dediğime bakmayın, Sidney plajları Pasifik Okyanusu kenarında ve Ölüdeniz kıvamında sakin ve dingin bir sudan bahsetmiyoruz. En rüzgarsız günde dahi metreyi aşan dalgalardan ve üzerlerinde sörf yapan bir gençlikten bahsediyoruz. Kısacası burada hayat Türkiye’de alıştığımız hayattan biraz farklı. Size bu hayatı bu ve bundan sonraki yazılarımda elimden geldiğince kişisel düşüncelerimi ve anılarımı da katarak anlatmaya çalışacağım.

Sidney’deki evime yerleştikten sonra şehri keşfetmek için önümde koca bir 3 gün vardı (şansıma Pazartesi günü ulusal tatildi). Ben de gezilmesi gereken tüm turistik mekanları, kafeleri ve restoranları dolaştım bu sürede. Keşfetmek amaçlı çok sayıda farklı şehri dolaştım bugüne kadar dünyanın farklı yerlerinde. Hemen hepsinde en büyük yol yardımcılarım Google Maps, Foursquare ve Yelp uygulamaları oldu. Sadece bu 3 uygulama ile hayatınızda ilk defa gideceğiniz bir şehri tek başınıza tüm detaylarına kadar gezebilir, en güzel restaurantlarını keşfedebilir, şehirdeki tüm etkinliklerden haberdar olabilir, ve asla kaybolmazsınız.

Sidney Opera Evi, Sidney Köprüsü, Sidney Botanik Bahçeleri aynı bölgede bulunan ve Sidney’in olmazsa olmaz ziyaret edilmesi gereken turistik yerleri. Sidney’de ilk ziyaret ettiğim yerler buraları oldu. Bu turistik yerler hakkında sizi çok fazla detaya boğmayacağım, bunun yerine aşağıda bolca fotoğraf ekliyorum ufak yorumlarımla:

Kaldığım ev Darling Limanı bölgesinde. Darling Limanıysa şehrin en eğlenceli ve hareketli panayır alanlarından biri. Geçen hafta dünyaca ünlü Tall Ships Festivali bu limandaydı. Daha önce Dublin’de de bu festivale katılmıştım.

Darling Limanı'ndan bir başka görüntü. Ünlü Sidney Akvaryumu, vahşi yaşam bahçesi, Madame Tussauds gibi mekanlar liman çevresinde ve kaldığım eve çok yakın. Yakınında olan yerleri insan ihmal eder veya en son ziyaret eder ya, ben de o rehavete kapıldım ve henüz buraları çok fazla keşfedemedim, ancak listedeler.

Darling Limanı’ndan bir başka görüntü. Ünlü Sidney Akvaryumu, vahşi yaşam bahçesi, Madame Tussauds gibi mekanlar liman çevresinde ve kaldığım eve çok yakın. Yakınında olan yerleri insan ihmal eder veya en son ziyaret eder ya, ben de o rehavete kapıldım ve henüz buraları çok fazla keşfedemedim, ancak listedeler.

Sidney Botanik Bahçeleri içerisinde liman kenarına böyle bir havuz yapmışlar. Özellikle okyanus kenarında  okyanus suyu ile doldurulan benzer havuzlara rastlamak mümkün. Köpekbalığı tehlikesi nedeniyle böyle çözümler üretmişler.

Sidney Botanik Bahçeleri içerisinde liman kenarına böyle bir havuz yapmışlar. Özellikle okyanus kenarında okyanus suyu ile doldurulan benzer havuzlara rastlamak mümkün. Köpekbalığı tehlikesi nedeniyle böyle çözümler üretmişler.

Sidneyliler (Sidneysiders olarak tanımlıyorlar kendilerine) baya keyif insanları. Nerede festival veya etkinlik varsa çadırlarını, yiyeceklerini ve ailelerini alıp kuruluyorlar sabahtan akşama kadar. Botanik bahçelerinde yayılan bu insanlar geçen haftasonu yapılan donanma festivalini izliyorlardı.

Sidneyliler (Sidneysiders olarak tanımlıyorlar kendilerini) baya keyif insanları. Nerede festival veya etkinlik varsa çadırlarını, yiyeceklerini ve ailelerini alıp kuruluyorlar sabahtan akşama kadar. Botanik bahçelerinde yayılan bu insanlar geçen haftasonu yapılan donanma festivalini izliyorlardı.

Botanik parkından Sidney Opera Evi ve Sidney Köprüsü manzarası. Opera Evi ve köprü manzarasını daha iyi yakalamak için tekne turu yapmak gerekiyor. (Tabi ki yaptım. :)) Tekneden fotoğrafları da bir sonraki yazıda paylaşacağım.

Botanik parkından Sidney Opera Evi ve Sidney Köprüsü manzarası. Opera Evi ve köprü manzarasını daha iyi yakalamak için tekne turu yapmak gerekiyor. (Tabi ki yaptım. :)) Tekneden fotoğrafları da bir sonraki yazıda paylaşacağım.

Sidney Opera Evi bahçesinde haftasonları çeşitli etkinlikler yapılıyor. Geçen hafta da insanlar filarmoni orkestrasını dinliyorlardı (ve ücretsizdi). Yine çadırını alıp yerleşen ve yayılan insanlara dikkat.

Sidney Opera Evi bahçesinde haftasonları çeşitli etkinlikler yapılıyor. Geçen hafta da insanlar filarmoni orkestrası dinliyorlardı (ve ücretsizdi). Yine çadırını alıp yerleşen ve yayılan insanlara dikkat.

Opera Evi'nin yakınındaki liman bölgesinde Rocks Market kuruluyor haftasonları. Burası ufak bir pazar yeri gibi. Pazarın en çok talep gören standlarından biri de Türklerin işlettiği Dare Gözleme. Gittiğimde deneyemedim, ama Foursquare yorumlarına bakarsak son derece lezzetliymiş, yakında yeniden uğrayacağım.

Opera Evi’nin yakınındaki liman bölgesinde Rocks Market kuruluyor haftasonları. Burası ufak bir pazar yeri gibi. Pazarın en çok talep gören standlarından biri de Türklerin işlettiği Dare Gözleme. Deneyemedim, ama Foursquare yorumlarına bakarsak son derece lezzetliymiş, yakında yeniden uğrayacağım.

Turistik olmazsa olmazları gezdikten sonra, sıra Sidney’in plajlarına gelmişti. Ben de şehrin en ünlü 2 plajı olan Bondi ve Coogeee plajlarına gittim. Ve hatta bu 2 plaj arasındaki trekking yolunu kullanarak unutulmuş ve bakir kalmış birçok ufak plajı daha görme fırsatım oldu. En çok hayret ettiğim şey, nerdeyse 5 milyon kişinin yaşadığı bir şehrin merkezine nerdeyse 10 dakika mesafedeki bu bölgenin bu kadar korunmuş, temiz, çok fazla insan elinin değmemiş olması oldu. Taksim’e 10 dakika mesafede benzer bir doğal alan düşünemiyorum.

Google Sidney ofisinde çalışan birçok kişi de hem şehirden bir nebze izole olması hem de plaja yakınlığı nedeniyle Bondi kasabasında yaşıyor. Bondi’de kalıp her gün işe bisikletle gidip gelen çok sayıda insan var. Bondi’de yaşam bir tatil kasabasında yaşamaya benziyor. Sidney’de gözlemlediğim rahat ve dertsiz insan modeli burada çok daha yaygın. İnsanların en büyük uğraşı plajda güneşlenmek, sörf ve spor yapmak. Doğal olarak dünyanın en sportif şehri olabilir Sidney. Karşılaştığınız her 4 kişiden 3’ü fit ve vücut geliştirmiş dersem ne dediğimi daha iyi hayal edebilirsiniz. Henüz gözlemlemedim ama söylentilere göre haftaiçi öğle aralarında ve iş çıkışında dahi plaja gelip sörf yapan insanlar olduğunu duydum. Bondi ve Coogee bölgesinden bolca fotoğrafı aşağıda paylaşıyorum.

Bonda'ye göre daha ufak ve sakin olan Coogee Plajı. Ben açıkçası daha çok sevdim burayo Bondi'ye göre.

Bondi’ye göre daha ufak ve sakin olan Coogee Plajı. Ben açıkçası daha çok sevdim burayı Bondi’ye göre.

Cennete giden yol. Coogee ve Bondi arasındaki trekking rotasında karşıma çıkan güzelliklerden biri. Yolun sonunda muhteşem bir okyanus manzarası sizi karşılıyor.

Cennete giden yol. Coogee ve Bondi arasındaki trekking rotasında karşıma çıkan güzelliklerden biri. Yolun sonunda muhteşem bir okyanus manzarası sizi karşılıyor.

Yine Coogee ve Bondi arasındaki saklı cennetlerden biri. Sahile iniş dik ve sarp olduğundan aşağısı çok kalabalık değil. Koy da korunaklı olduğundan deniz çok istisnai biçimde havuz gibi dalgasız.

Yine Coogee ve Bondi arasındaki saklı cennetlerden biri. Sahile iniş dik ve sarp olduğundan aşağısı çok kalabalık değil. Koy da korunaklı olduğundan deniz çok istisnai biçimde havuz gibi dalgasız.

Coogee ve Bondi arasındaki bir başka saklı cennet. Bu fotoğraflardaki plajlara şehirden 10 dakikalık yolculuk ile ula

Coogee ve Bondi arasındaki bir başka saklı cennet. Bu fotoğraflardaki plajlara şehirden 10 dakikalık yolculuk ile ulaşabiliyorsunuz.

Plajlarda güneşten korunmak için şemsiye yerine çadır konsepti hakim. Ayrıca her plajda sarı/kırmızı renklerde bayraklar yer alıyor. Bu bayraklar arasındaki bölge güvenli bölge, çünkü köpekbalıklarına karşı sürekli gözetleniyor. Sarı/kırmızı bayraklar dışındaki alanlarda yüzerseniz köpekbalığı riski çok daha fazla artıyor. Şunu da söyleyeyim: Sidney'de son 60 yıl içerisinde çok ciddi ve ölümlü bir köpekbalığı saldırısı yaşanmamış.

Plajlarda güneşten korunmak için şemsiye yerine çadır konsepti hakim. Ayrıca her plajda sarı/kırmızı renklerde bayraklar yer alıyor. Bu bayraklar arasındaki bölge güvenli bölge, çünkü köpekbalıklarına karşı sürekli gözetleniyor. Sarı/kırmızı bayraklar dışındaki alanlarda yüzerseniz köpekbalığı riski çok daha artıyor. Şunu da söyleyeyim: Sidney’de son 60 yıl içerisinde çok ciddi ve ölümlü bir köpekbalığı saldırısı yaşanmamış.

Trekking yolu dik yamaçların kenarından ilerliyor. Fotoğrafı çektiğim alana çıkmak yasak, ama gelmişken elim boş dönmek istemedim.

Trekking yolu dik yamaçların kenarından ilerliyor. Fotoğrafı çektiğim alana çıkmak yasak, ama gelmişken elim boş dönmek istemedim.

Çok ilginç bir anı oldu bu fotoğraf. Coogee - Bondi trekking yolunun ortasında bu devasa mezarlık ile karşılaşıyorsunuz. Mezarlık uçsuz bucaksız Büyük Okyanus'u selamlıyor. Yürüme yolundan ilerlerken sağınızda ve solunuzda "sonsuzluğu" hissediyorsunuz, çok ilginç bir duygu.

Çok ilginç bir anı oldu bu fotoğraf. Coogee – Bondi trekking yolunun ortasında bu devasa mezarlık ile karşılaşıyorsunuz. Mezarlık uçsuz bucaksız Büyük Okyanus’u selamlıyor. Yürüme yolunda ilerlerken sağınızda ve solunuzda “sonsuzluğu” hissediyorsunuz, çok ilginç bir duygu.

Bondi'den önce karşınıza çıkan son ufak plaj.

Bondi’den önce karşınıza çıkan son ufak plaj.

Deniz cam gibi.

Deniz cam gibi.

Okyanuz havuzlarına bir örnek daha. Açık okyanusun dibinde olmasından dolayı belki de en güzeli buydu.

Okyanus havuzlarına bir örnek daha. Açık okyanusun dibinde olmasından dolayı belki de en güzeli buydu.

Ve ünlü Bondi plajı ve sörf yapanlar...

Ve ünlü Bondi plajı ve sörf yapanlar…

En son olarak biraz da Sidney yemeklerinden bahsedelim. Sidney yemekleri demek biraz yanlış, Sidney’deki yemekler demek daha doğru olur, zira şehirde hemen her kültürün mutfağının en güzel örneklerini bulmak mümkün. Çünkü bildiğiniz gibi Sidney nüfusunun nerdeyse 3’te 1’i farklı ülkelerden gelmiş özellikle Asyalı göçmenlerden oluşuyor. Bu nedenle özellikle Asya mutfağını sevenler için Sidney bir cennet. Detayına inmeden önce hemen herkesin merak ettiği şeyi cevaplayayım. Hayır, henüz kanguru eti yeme fırsatım olmadı (Asya mutfağının güzelliklerini keşfetmekten Avustralya mutfağına zaman kalmadı), ama mutlaka deneyeceğim. Zaten duyduğuma göre Google ofisinde de bazen kanguru etli yemekler çıkıyormuş.

Bugüne kadar dışarda yediğim (kahvaltı dışındaki) yemeklerin nerdeyse yüzde 80’i Thai, Japon, Çin mutfaklarıydı (yakında Kore, Malezya, Vietnam mutfaklarını da keşfedeceğim). Bu yazıyı da bir Kore kafesinde Kore müzikleri eşliğinde yazıyorum. Gittiğim tüm mekanlarda en dikkat edici şey yemeklerin servis edildikten sonra en geç 3-4 dakika içerisinde önünüze gelmesi. Yemek beklemekten hoşlanmayan biri olarak Sidney restaurantlarında yemek büyük keyif oluyor benim için. Ayrıca bahşiş verme kültürü de çok yaygın değil şehirde, o nedenle bahşiş hesaplama zahmetine de girmiyorsunuz içinizden gelmiyorsa. Günün birinde yolu Sidney’e düşecek olanlar, bana e-mail atarak ulaşabilirler. Güzel bir restaurant & cafe listesi paylaşırım. Emin olun şu ana kadar gitmekten pişman olduğum bir restaurant veya cafe olmadı.

Menya Oiden Rice Bowl Bar'da yediğim Ontama Hashed Beef. Soğanlı sulu biftek yemeğinin yanında pilav diğer bir deyişle.

Menya Oiden Rice Bowl Bar‘da yediğim Ontama Hashed Beef. Soğanlı sulu biftek yemeğinin yanında pilav diğer bir deyişle.

2 defa gittiğim  Pepper Lunch (ペッパーランチ) isimli restaurant. Sıcak bir tavada çiğ et önünüze geliyor, siz tavanın sıcaklığıyla kendi tercihinize göre pişiriyorsunuz.

2 defa gittiğim Pepper Lunch (ペッパーランチ) isimli restaurant. Sıcak bir tavada çiğ et önünüze geliyor, siz tavanın sıcaklığıyla kendi tercihinize göre pişiriyorsunuz.

Anlatacak çok şey var, hepsini bu yazıya sığdırmak istemiyorum. Bir sonraki yazıda biraz da Google Sidney ofisinden, iş arkadaşlarımdan, katıldığım Web Analitiği etkinliğinden ve bu haftasonu yaptıklarımdam bahsedeceğim.

Bu haftasonu ne mi yaptım? Size bir ipucu o zaman…

IMG_20131012_133632

Sevgiyle kalın!

2009'dan beri yurtdışında yaşayan Cemal, London School of Economics’teki yüksek lisansının ardından Google’da çalışma hayatını sürdürüyor. Çok fazla bilinmeyen yerlere seyahat edip farklı yaşantıları keşfetmek en büyük hobisi. Ayrıca bir yüzme tutkunu: Her gün (istisnasız) 2.5 km yüzüyor.